Haber: Armağan ŞEN
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Aksaray Barosu Avukatları program düzenleyerek; Cinsel eşitlik vurgusu yapıldı.Program Aksaray Barosu’nun çelenkinin Atatürk anıtına konması ile başladı. Programın açılış konuşmasını Aksaray Baro Başkanı Avukat Ferit Köse yaptı.
Aksaray Baro Başkanı Avukat Ferit Köse yaptığı açıklamada; “Bundan 155 yıl önce 8 Mart 1857de ağır çalışma koşullarını protesto etmek için direnişe geçen dokuma işçisi kadınların 129unun çıkan çatışma ve yangında yaşamını yitirmesiyle başlayan sürecin ardından, 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Martı “Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü” olarak ilan etmiştir. Böylece, 8 Mart ,kadınların mücadele ve dayanışmasının kutlandığı gün olmuştur. Kadınların toplumdaki yerinin mana ve önemi üzerine bir kez daha düşünmek için bir fırsat sunan anlam yüklü bir günü idrak etmekteyiz. Cumhuriyet ile birlikte kadınlarımız Bilimden sanata, spordan edebiyata, siyasetten çalışma hayatına kadar hayatın her alanında yerini almıştır . Aksaray Barosunun 11 kişiden oluşan yönetim kurulunun 6 sının kadın avukatlarımızdan oluştuğunu da belirterek baromuzdaki bu durumun bütün kurum ve kuruluşlara örnek olması gerektiğini vurgulamak isterim. Baromuzda olduğu gibi, Kadın elinin değdiği her alanda bir güzellik, emeğinin geçtiği her yerde bir derinlik bulunmaktadır. Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi ‘Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Kadınlarımızın sosyal ve ekonomik hayatın içinde eşit, onurlu ve saygın bir yeri olması gerekmekte ve bunun sağlanmasında da herkese büyük görevler düşmektedir. Hayatın her alanında çaba gösteren ,güçlü toplumların temelini oluşturan kadınlarımızın, ülkemizin toplumsal birliğinde hayati rolleri vardır. Gelecek nesillerin yetişmesinde yeri doldurulamayacak bir önemi olan ve sevgiyi, nezaketi, inceliği öğreten yine onlardır. Nasır tutmuş elleriyle, şehit evladını vatan toprağına uğurlarken döktüğü gözyaşlarıyla, umudun hiç eksik olmadığı bakışlarıyla, duanın ve iyi dileklerin çağlayan gibi aktığı sözleriyle kadınlar milletimizin ruhu olmuştur. Tüm bunlara rağmen Günümüzde kadınlarımız maalesef hak ettikleri ilgiyi, desteği ve saygıyı yeterince görmemektedirler. Özellikle kadınlarımıza yönelik insanlıkdışı saldırıların, şiddet uygulamalarının, taciz ve tecavüz vakalarının endişe verici bir şekilde arttığı görülmektedir. Son derece hazin olan bu durumun önlenmesi, engellenmesi ve suçluların hak ettikleri cezayı bulması çoğu zaman vicdanları tatmin edecek düzeyde olmamaktadır. Sokak ortasında katledilen, töre ve geleneklerin gerisine gizlenen caniler tarafından gencecik yaşta hunharca hayatına son verilen kadınlarımızın dramları millet olarak yüreğimizi sızlatmaktadır. Unutmamak gerekir ki, demokrasinin uygulanmasını ve gelişmesini engelleyen etkenler ile kadın haklarının ihlal edilmesine yol açan hususlar bir ve aynıdır. Şüphesiz gelişmiş ve medeni bir toplumun en başta gelen özellikleri arasında kadınlara verilen değer, toplumun her alanında kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olması, yaşam hakkına saygı yer almaktadır. Son yıllarda kadınlarımızın muhatap olduğu ve bizleri son derece kaygılandıran insanlık dışı muamelelerin tamamen yok edilmesi için başta siyasi sorumluluk sahipleri olmak üzere herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Kadın haklarının evrensel, bölünmez, vazgeçilmez, ayrılmaz bir bütün olduğunu kabul eden vizyon genişliğinin yanı sıra; kadına saygının ve manevi olarak yükümlülüklerin bilincine ulaşmış ve gereğini yerine getiren sorumluluk kültürüyle de önümüzdeki sorunların aşılacağı kuşkusuzdur” dedi.
Aksaray Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Eylül Sinem Karadal ise yaptığı açıklamada; “Bugün Dünya Kadınlar Gününü, önceki yıllara nazaran kadın hakları açısından çok büyük kazanımlar elde etmiş, kadına yönelik şiddetin büyük oranda önüne geçilmiş, dünyadaki ülke yöneticilerinin en azından erkeklerle eşit sayıda olduğu ve bunun da kadınların sağduyulu çözüm becerileri sayesinde dünya barışına büyük katkılar sağladığı, dünyanın erkek egemen düzen içerisinde oyuncak olmadığı, kadınların çocukları ile yerlerinden yurtlarından edilmediği bir zaman diliminde, ‘kutluyor’ olmayı dilerdim. Ne yazık ki bugün, ulaşmayı umduğumuz bu noktadan uzağız. Bugün kadına yönelik şiddetin çalışma hayatında, sosyal hayatta, aile hayatında arttığı bir dönemdeyiz. Erkeğin iktidar mücadelesi alanında kadın haklarının insan hakkı olarak varlığını kanıtlamaya uğraşıyoruz hala. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, erkeğin etkin olduğu idari alanda anlatmaya çalışıyoruz.
Oysa toplumsal cinsiyet eşitsizliği zaten erkeğin kadın üzerinde kurduğu korkuya dayalı hakimiyetinin devamının istenmesi sebebiyle varlığını sürdürüyor. İşte bu yüzden bizler, tüm dünya kadınları, bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları, hayatın her alanında var olmalıyız. Varlığımızı bedenimiz üzerinden, anneliğimiz üzerinden, eşliğimiz üzerinden tanımlamadan var olmalıyız. İşte o zaman bizler toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya başlayabileceğiz. Dünya kadınları, aslen sahip oldukları erkekle eş insan haklarını, öteden beri mücadele ile elde etmek zorunda bırakılmıştır. Türk kadını da bu mücadeleyi elbette vermiştir. Tanzimat ve meşrutiyet dönemlerinde hız kazanan kadın hakları mücadeleleri, cumhuriyetin kurulması ve Büyük Önderimiz M. K. Atatürk’ün kadın haklarına olan yaklaşımı ile büyük kazanımlara ulaşmıştır. Türk kadını çağdaşlarının ötesinde elde ettiği bu kazanımları her gün yukarıya taşımaktadır. Bu bağlamda, uluslararası toplumda kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda varılmış olan mutabakat çerçevesinde, çekilme iradesi gösterilen İstanbul Sözleşmesi’ni önemli buluyoruz. İstanbul Sözleşmesi, taraf olan ülkelere kadına ve diğer şiddet mağdurlarına yönelik eylemlerin etkin bir şekilde önlenmesi için politika geliştirme ödevi yüklemektedir. Günümüzde şiddete karşı olan mücadelemizde bu sözleşme büyük bir dayanaktır ve toplumsal düzenimize aykırı olabilecek bir emir içermemektedir. Bunun bilinmesini de önemsiyoruz.
Öte yandan 6284 Sayılı Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine dair kanunumuz da şiddet mağdurlarına yönelik önemli korumalar içermektedir. Kanun kapsamındaki hükümler adli ve idari makamlarca etkin kullanılmalıdır. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün anılarına kutlandığı, 1857’de hakları için grev yaparken tekstil firmasında yanarak ölen kadın işçilerin mücadelesi, bizlere ışık tutmaya devam ediyor ancak hala kadın emeğinin karşılığı noktasında böyle bir mücadelede bulunmak zorunda olmak üzücü. Kadınlar sırf kadın oldukları için erkekle aynı işi yapmasına rağmen eşit ücret alamıyor. Hiçbir geçerli sebep olmamasına rağmen işe alımlarda cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalıyor. Bütün bunların kabulü mümkün değildir. Bu var olan erkek egemen düzenin tamamen erkek lehine işleyişinden ileri gelmektedir ve değişmeye mahkumdur. Bugün verdiğimiz mücadele, gücünü,Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği ve bize emanet ettiği mücadeleden almaktadır. Özgüvenimiz Türk Kadınının tarihten bu yana erkekle omuz omuza varlığını sürdürmesinden, toplumu beraber inşa etmesindendir. Dünya üzerindeki tek bir insanın dahi hakkı bir diğerinden daha az değildir. Kadın hakkı insan hakkıdır. Birinden dahi vazgeçmemiz mümkün değildir. Mücadelemiz haklarımız içindir. Mücadele eden tüm emekçi kadınlara selam olsun” dedi.
Avukat Köse Hasar Danışmanlık Şirketleri Hakkında Önemli Açıklamada Bulundu