Çocuğun hasta olur götüremezsin, annen hasta olur gidemezsin, eşin uykusuz kalır varamazsın evine istediğin saatte.
Yeri gelir en sevdiğini bırakırsın, yeri gelir en yakın arkadaşını uğurlayamazsın bir başka şehre..
Bayramda rahat rahat gezemezsin dostuna, akrabana gidemezsin…
Oturup eşinle bir fincan kahveyi içmeden kalkarsın acele ile… Bir yudum bile almadığın o kahvenin parasını öder ve son hızla gidersin trafikte…
Her zaman tetikte olursun, hissettiğin her nefes için… Yeri gelir en sevdiğin müziğin en sevdiğin cümlesinde sesini kısarsın müziğin….
Dost diye selam verdiğin yada aldığın herkes bir gün düşman olur sana… Güvenmeye çalışırsın insanlara, ancak aklında bir soru işareti ile kurgularsın beyninde…
Yeri gelir çocuğundan uzak durursun, yeri gelir en sevdiklerini sevmediğini söylersin. Ve genelde tek gezersin, gezmeye çalışırsın.
Sevdiklerini korumak için gitmezsin onlara, selam vermezsin, hatta kötülersin onları her yerde… Yani sevdiğini söylemezsin dışarıya. Bilmesinler senden uzak olan sevdiklerini…
Eşin doğum yaparken, “Sen” O heyecanı yaşayamadan koşarsın bir başka olaya…En sevdiğin insanın hastalığında saatlerce yanında durmak istersin, durdurmazlar işini severek yapıyorsan.
Koşarsın yine bir başka olaya.
Sevdiklerine zaman ayıramazsın, doya doya bakıp sarılamazsın. Sevdiklerinle yürüdüğünde yolda gözün 4 döner… Her yanından geçeni zarar verecek mi diye düşünür ve yapacağı ani bir harekette savunmaya geçersin…
Hatta şehir dışına çıkmak istersin, yorulursun, bunalırsın, tatil planı yaparsın, her şey tamamdır. Son dakikada, flash gelişme ile yakarsın tatilini… İşte budur gazetecilik…
Yazarsın, taraflısın derler… Yazmazsın taraflısın derler… Soru sorarsın olumsuz ise “Muhalif” derler, olumlu soru ise “Yandaş” derler… Falan yerde filan olay olmuş haberin mi var mı diye sorduklarında, Hayır haberim yok dediğinde nasıl gazetecisin derler…
Ters cevap verirsin, kendini beğenmiş-agrasif derler, yumuşak huylu olursun Korkak derler.
Haklarında yazı yazarsın, eleştirirsin, doğruları yansıtırsın küfür ederler, tehdit ederler… Kimsenin cesaret edemediğini söylersin küfür ederler, tehdit ederler, baskın yaparlar, darp ederler…
Aysız gecede pusu kurarlar, arkadan haince saldırırlar… Erkek-Kadın dinlemezler küfrederler, hakaret ederler, iftira atarlar, tehdit ederler, darp ederler…
Yanlış işlerine çomak sokarsın, üzerilerine gidersin arabana bomba yerleştirirler, arkandan silahla vurular öldürürler…
Güvenliğin yoktur, nerede ne zaman ne ile karşılaşacağını bilmeden yaşamaya çalışırsın…Aklında hep sevdiklerin vardır…
Hep arkandan konuşurlar, arkandan saldırırlar kahpece, haince… Çünkü karşına çıkmaya cesaretleri yoktur. Fikirlerini tartışamazlar, çünkü kapasiteleri yoktur. Basın özgür’dür ibaresi Anayasamızda yer alır, bunu da kişiler bilir.
“Basın Özgür” derler, özgürlüğümüz ise birilerinin işlerine çomak sokana kadardır. Gerçekleri yazana kadardır.
Pazar günü meslektaşımıza yapılan saldırı sadece Fikret Irmak’a yada ART Tv’ye değil, tüm basın emekçilerine yapılmış bir saldırıdır.
O Saldırı bizlere de yapılmıştır. Sessiz kalmayacağız. Konunun takipçisi olacağız….
Sırada hangimiz var? Merakla bekliyor olacağız. Ama KORKMAYCAĞIZ, GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ…
2019-06-25 18:09:02