20 Kasım 2024 Çarşamba
Anadolu’da güzel bir söz var bilirsin Mustafa Zavlak “Nerede soyunduysan orada giyin” Benim huyumdur en son söyleyeceğim sözü en başta söylerim. Az çok tanırsın beni. MHP’de umduğunu alamayınca, hemen Eskil tarafından Kürtoğlu olarak da anılan önceki dönem AKP Eskil Belediye Başkanı Necati Belgemen’in koltuğunun altına girdin.
Oysa Ankara’ya çok gitmişsindir Mustafa Zavlak. Hiç gitmediysen Bir dönem MHP’den Milletvekili adayı olmak için daha sonra MHP 2. Sıra Milletvekili adayı olarak aradan 1 Yıl geçmeden AKP’den Eskil Belediye Başkan aday adaylığı için daha sonra adaylık ve sonra Belediye Başkanı olarak kaç defa gittin bunu en iyi sen bilirsin….
Aksaray’dan çıkarken Ankara yoluna düştüğünde Ağaçören ilçesinin tabelasını görürsün mesela… Geçtiğimiz günlerde yaptığın paylaşımdaşu ifadeye çok güldüm: “Paraları Ebru Gündeş şarkı söylesin diye değil, Hizmete çevirerek ,Halkımızın ayaklarının altına serdik…” Hatta bu cümleyi okurken aklıma nedense bir anda şehirlerarası otobüs firmalarından Has Turizm geldi. Yazarken kolay yazıyorum da söylerken HASSSSSS…. Turizm diye söyleyebiliyorum anlamsız bir şekilde. Umarım bir çözüm bulurum diyeceğim de, daha senin paylaşımlarına çoookk HASSSSSS… Diyeceğim belli şimdiden.
AKP’nin Eskil Belediye Başkanı Mustafa Zavlak aslında sana tam 12 den vuran cevabı CHP Eskil Merkez İlçe Başkanı Ali Güç tam bir kapak yapmış sana. Aksaray merkezde olmayan siyaset Eskil’de olduğu için özellikle takip ediyorum sizleri. Sağolsun merkezdeki Muhalefet 3 Maymunu oynuyor Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum. TIP….
Zavlak yaptığın açıklamada sözde Eskil halkının ayaklarının altına hizmet serdiğini söylemişin ya buna sen inandın mı? Valla ben hizmet değil de Kabutaş’ta insanların emekleri ile yapılan yapıları yıkarak onların ayaklarının altına beton parçalarını serdin… 15 yapıdan göstermelik olarak 6′ sını yıkarak yıkılan yapı sahiplerinin ayaklarının altına ADALETSİZLİK serdin.
MHP adayı iken bir otelde düzenlenen basın açıklamasında yaptığın konuşmanın ilk cümlesi “Basınımızın güzide temsilcileri bende sizlerin bir meslektaşı sayılırım, Gazetecilik bölümü okuyorum” demiştin. Kendince basın Mensuplarına şirin gözükmeye çalışarak komik duruma düşmüştün. Bak Zavlak ne okuduğun, ne okuyacağın inan umrumda değil, bir basın mensubunun telefonuna bakamayacak kadar korkaksan çok eğlenirim seninle. Zavlak, Ebru Gündeş ile alakalısın ve otomatik olarak o dönemin sanatçılarından Serdar Ortaç’ı da bilirsin. Onun da bir şarkısı var dinledikçe aklına ben geleyim o şarkıda “Okumakla Adam Olunmuyor”
Koltuğunun gölge başkanı olarak orada otururken kanaat önderi olarak gördüğün, yerel seçimler öncesinde dönemin belediye başkanı iken oğlu hakkında çıkan haberlerden keyif alarak Anadolu tabiri ile GEVREK GEVREK güldüğün Necati Belgemen ağabeyinizin sözünden de çıkmıyorsun. Necati ağabeyinizin ayaklarının altına gölge koltuk serdin.
Kaçak yapıları yıkmayarak Eskil halkının ayaklarının altına HAKSIZLIK, HUKUKSUZLUK, ADALETSİZLİK SERDİN.
Madem ki: Ebru Gündeş ile bu kadar ilgileniyorsun mesela birde eşi Reza Zarrap vardı, mensubu olduğun Parti çok iyi bilir sende tanırsın. Amerika’da yolsuzluk dosyasında yargılanan. Ebru Gündeş ile alakalı isen eşini de bil Zavlak.
Yazımın başında Aksaray’dan Ankara’ya giderken Aksaray’ın ilçesi Ağaçören tabelasını göreceğinden bahsetmiştim. Geçtiğimiz haftalarda milletin parasını hoyratça 2 gün boyunca onlarca sanatçı davet eden ve ne kadar para harcadığı açıklanmayan çalgılı çengili eğlence düzenleyen seninde ön koltukta oturduğun AKP’li Ağaçören İlçe Belediye Başkanı Kemal Salman’a da söyleseydin ya aynı cümleleri… O zaman anlardım asıl amacının halkın çıkarını düşünmek olduğunu.
Unutmadan Ankara demişken, partinin mensubu 2 milletvekili Aksaray’a ne katkısı var? Sorabilme cesaretin var mı Zavlak. Madem ki siyaset yürütüyorsun o zaman Çuvaldızı kendine, İğneyi başkasına batır. Bana arakadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim Zavlak. Partinin mensubu Milletvekili Cengiz Aydoğdu’nun bilmiş ve pişkin suratı ile Aksaray’a bir faydası olmamasına mı yanalım, yüzüne gülünmeyince çocuk gibi somurttuğuna mı yanalım. Hastane de vatandaş perişen, okullarda eğitimcilerden velilelere kadar kimse memnun değil, Senin partinin mensupları halkın ayağına hizmet değil, eziyet serdiler.
Mesela Aksaray’a milletvekili olduktan sonra süslü süslü gezmek dışında bir faydası olmayan Hüseyin Altınsoy parti içerisinde dizayn yapmaya devam ediyor. Yüreğin yetiyorsa Zavlak çıkta Aksaray’a bir faydası olmayan Milletvekili abiniz kendini beğenmiş Cengiz Aydoğdu’ya desene Aksaray’a ne katkın oldu diye. Yada süslü Hüseyin Altınsoy’a söylesene ne yaptınız Aksaray için diye?
Bak Zavlak sana bir tüyo; Parti il başkanına söyle ‘Partinin bir il başkanı olur. Bunu hepimiz biliriz. Ama sağda solda kendisini partinin müdürü, partinin sorumlusu olarak tanıtanlar var, birde bu isimler özellikle genç kızlara ‘Seni Hastaneye Girdiririm. Hastane bizim elimizde” gibi cümleler kullanıyorlar, kulağıma geliyor. Hadi torpiliniz Arşa çıktıda bu dedikodular iyi değil benden söylemesi.
Bak aklıma gelmişken sahi bir de mensubu olduğun partinin bir dönem Belediye Başkan aday adayı olan bir isim var, yanında çalışanı taciz etti iddiası ile hakkında soruşturma yürütülüyor, hani o olayı bastırmak için mi;? iş sözü veriliyor bilemem ama yakında çıkar kokusu. Burnuma yumuşak yumuşak kokular geliyor, bilesiniz. Şimdi Zavlak bırak Ankara’yı, Ebru Gündeş’i sen Aksaray’a bak Aksaray’a. Çok uzağa gitme malum kış üşütürsün… Kulağına küpe olsun; birilerinin koltuk altlarından çık, herkese eşit belediye başkanlığı yap. Yoksa seninle çok eğlenirim.
Madem ki; konu Ebru Gündeş benden Armağan olsun sana Yanar Döner Geceler şarkısı. İşte sözleri;
Yüzüne bir gülen inan iflah olmuyor
Nedir bu çektiğim senden
Aşkım sana yetmiyorsa,bırak beni gideyim
İkimizi kurtar bu dertten
Yalancısın yar inatçısın
Evde kedi gibi dışarda farklısın
Benim tanıdığım bildiğim adam
Değilsin artık yar sen çok farklısın
Yanar döner gecelere verdin kendini
Bana bir şey olmaz canım çekme derdimi
Çeker gider her insan aşk yetmedi mi
Yakar sevda annen sana öğretmedi mi
Aksaray’da Cuma günü bir meslek lisesinde bir öğrencinin şiddete uğradığı görüntü anı haftasonu birçok haber kanalını meşgul etmişti. Olayın detayına ulaşılmadan, sorup sorulmadan görüntü üzerine hareket edilerek yapılan haber yine Aksaray Eğitimine neşter vurdu.
Geçtiğimiz yıllarda bir okulda yaşanan Otizmli öğrenci olayının günlerce konuşulduğu ancak gerçeğin sonra ortaya çıkması bir sancılı süreci ne zaman hafızamızdan sildik. Ne zaman unuttuk bunları? “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı Yazdırmasın” diyen merhum Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bu sözünü ne zaman unuttuk? Bayrak için, vatan için şehit düşen canlarımızı ne zaman unuttuk? Bayrağa saygı duymayan iç ya da dış mihraklara gerekli cevabı verilmesi gerektiğini ne zaman unuttuk? “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” diye Yüce Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü ne zaman unuttuk?
20 saniyelik görüntü ile tecrübeli bir okul müdürünü soruşturma süresince açığa alacaksın, sonra da eğitimimiz çok iyi diyeceksin. Ben de bunu yerim. “Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…” diyen Kurucu Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü ışık almamız gerekirken, neredeyse ders kitaplarında çıkarmaya çalışan zihniyet tarafından eğitimde de, toplumda da geldiğimiz nokta ortada.
Vali Kumbuzoğlu Jet Hızını Belisırma’da da Görelim…
Aksaray Valisi Mehmet Ali Kumbuzoğlu; okulda yaşanan olay sonrasında olayın detayını dinlemeden, araştırmadan, soruşturma aşamasında okul müdürünün açığa almasına sebep oluyorsunda, Ruhsatsız şekilde haksız yere kazanç sağlayan Belirsırma’daki restaurantlara neden bu hızını gösteremiyorsun. Neden orada ruhsatsız işletmelere işlem başlatmıyorsun da; ulusal kanallarda yayınlanınca hemen okul müdürünü açığa alıyorsun. Ama Belisırma’da ruhsatsız işletmeler çalışmaya devam ediyor, hadi kapat görelim o ruhsatsız işletmeleri .
Okul Müdürü N.K.’ya da kızıyorum. Sen tecrübeli bir öğretmensin, İstiklal Marşına saygısızlık yapan, dalga geçen bir şahsı 1-2 tokat ile göndermek ne? Olmadı bu. Ben olsam (şahsi düşüncem) , ağzını yüzünü kırar atardım ortaya. Sen benim manevi değerim, TÜRKİYE’nin namusu, şerefi olan İSTİKLAL MARŞIMLA dalga geçeceksin, ben 1-2 tokatla bırakacağım öyle mi? Vallahi de billahi de bırakmazdım. Kırardım kemiklerini atardım bir kenara… Cezaysa hukuk önünde apolet diye takardım o cezayı sabıka dosyama.
Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk, 10 Eylül 1922’de önüne serilen Yunan bayrağını çiğnememiş, Yunan Kralı Konstantin’in aşağıların aşağısı durumuna düşmemişti. Ve demişti ki, “Bayrak bir milletin onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez.” Bu durumdan, kendi İstiklal Marşına saygısızlık yapan duruma gelir olduk… Yazık bizlere…
Unutma; Aksaray Valisi Kumbuzoğlu; İstiklal Marşı hepimizin. O öğrencinin iddialara göre İstiklal Marşı ile dalga geçecek, o öğretmende sakin kalacak öyle mi? Her Türk Vatandaşının yapması gerekeni eksikte olsa yapmış Müdür bey. Az bile yapmış müdür bey. İstiklal Marşı törenine saygısızlığın küçüğü, büyüğü olmaz hepsi aynıdır. İstiklal Marşına saygısızlık yapan öğrenciyi bir inceleyelim; bıçaklı kavga nedeniyle 8 ay cezaevinde yatan, 2 haftalık okul süre zarfında İstiklal Marşına saygısızlık, Öğretmene tehdit, Okulda tütün mamülü ürün getirme, okul düzenini bozmaya çalışmaktan ayrı ayrı hakkında tutanaklar tutulan bir öğrenci.
Yürüyen Bir Çöp Gördük!!!
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğü Dudullu Polis Merkezi Amirliği ekipleri, “motosiklet hırsızlığı” suçundan aranan ve firar eden şüphelinin yakalanmasına yönelik hafta sonu çalışma başlatmıştı.
Aranan çöp 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti, Ihlamurkuyu Mahallesi’nde polis tarafından yakalanmak istendi. Yakalama sırasında çıkan arbedede Türkiye’nin çöpü, polis memurunun silahını alarak etrafa ve polis memurlarına ateş açtı. Kadın polis memuru Şeyda Yılmaz (27), Türkiye’nin çöpünün annesi P.G. (43) ve polis memuru K.H.S. de olayda yaralandı. Genç polis memuru Şeyda Yılmaz tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit düştü.
Türkiye’nin çöpü Yunus Emre Geçti ise hak ettiği şekilde emniyet müdürlüğünden savcılığa çöp poşeti içerisinde iki kadın polis tarafından Hayvan Durum İzleme Amirliği’ne bağlı hayvan taşıma aracı ile adliyeye sevk edildi. Burası TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. Herkes hakkettiği şekilde yaşar. Bu OROSTOPOL ÇÖPLÜK de bunu hakketti.
Türkiye’nin Çöplüğü Yunus Emre Geçti’nin 26 suç kaydından bazıları şöyle:
• 1 adet uyuşturucu ticareti
• 8 adet uyuşturucu kullanma
• 2 adet kasten yaralama
• 1 adet cinsel taciz
• 2 adet yağma
• 1 adet gasp
• 2 adet çocuğa cinsel istismar
• 1 adet hırsızlık
• 2 adet mala zarar verme
Genç Polisimiz Şeyda Yılmaz’ın naaşı İstanbul Emniyetinde düzenlenen törenin ardından memleketi Sivas’a gönderildi. Sivas’ta düzenlenen tören ile şehidimiz son yolculuğuna uğurlandı. Şehidimize Allah’tan rahmet, Türk Milleti’ne, ailesine, Emniyet teşkilatına baş sağlığı dileriz.
Biraz Düşünelim…
İstanbul’da polisimizi şehit eden Orostopol çöplüğün 26 suç kaydı çıkıyor. Birçok ayrı ayrı suçtan. Ve bu kansız bir de canımızı malımızı emanet ettiğimiz Polisimizi şehit ediyor.
Diğer yanda ise Aksaray’daki bir lisede İstiklal Marşına saygısızlık yaptığı için 2 tokat yiyen bir öğrenci Y.K., bıçaklı kavgadan 8 ay hapis yatıyor, okullar açılmasından 2 haftalık sürede 4 ayrı tutanak tutuluyor. Hemde İstiklal Marşına Saygısızlık, Öğretmeni tehdit gibi 4 ayrı suçtan… Sonuç; okul müdürü 2 tokat attı diye soruşturma süresince alelacele açığa alınıyor…
Düşündürücü…
Milliyetçi Hareket Partisi Genel merkezi yerel seçim faturalarını kesmeye başladı. Atama ile gelen Merkez İlçe Başkanı Mevlüt Kılıç 14 Eylül itibariyle yerini Ülkü Ocakları başkanı Muhsin Arslan’a devretti.
11 Ocak tarihinde İrfan Çıtak’ın Belediye Başkan adaylığı için istifa etmesinin ardından boşalan koltuğa oturan Mevlüt Kılıç, yaklaşık 8 aylık görevinin ardından yerini Ocak başkanı Arslan’a bıraktı. Kılıç’ın Merkez ilçe başkanı olmasının ardından çay ocağı işletmesi nedeniyle, mesleğinden dolayı MHP’de muhalif sesler tarafından eleştirilerde bulunulmuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi Aksaray teşkilatında yerel seçimin (Aksaray Belediye Başkanlık yarışı) hezimet ile sonuçlanmasının ardından Genel Merkez tarafından kan değişimine gidilerek Mevlüt Kılıç’ın yerine Muhsin Aslan görevlendirildi. MHP Genel Merkezi aslında bu değişim ile İl Başkanlığına da sinyal çakarak mevcut İl Başkanı Burhanettin Karataş’a da hazırlan sıra sana geliyor mesajı mı verdi bilinmez. Eğer ki yerel seçim sonucu ile alakalı değil ise bu koltuk değişimi o zaman Mevlüt Kılıç neden görevinden alındı? Kongreye kadar gidilebilirdi. Ama görünüyor ki bu değişim yerel seçim sonuçlarının faturası.
Eğer ki yerel seçimlerin faturası olarak görev değişimi ise Genel Merkez en başta İl Başkanı Burhanettin Karataş’tan başlasa daha isabetli olurdu. Yerel seçim öncesi Milletvekili Kaşlı ve İl Başkanı Karataş tarafından hazırlanan Belediye ve İl Genel Meclis üyeleri belirlemesi tepki ile karşılanmıştı. İl eski başkanı Mustafa Çölkesen döneminde yönetimde bulunan ve yerel Seçimde Meclis üyeliği adaylığı düşünen isimler kongre öncesi uyarılarak “Aday olmayı düşünenler Yönetime girmesin” denmişti. Buna istinaden birçok yönetim üyesi Belediye Meclisi ve İl Genel Meclis üyesi adaylığı için yönetimde yer almamış ama yapılan sıralama ise MHP içerisinde kazanın kaynanasına en büyük sebep olmuştu.
Yerel Seçimde yanlış aday ile girerek aday isminin açıklanmasının ardından saf dışı kalan MHP seçimler öncesinde “Kendi elleri ile AKP’ye Belediye Başkanlık koltuğu verileceği” düşüncesini seçmende hakim kılmıştı. Seçim süresince toparlanmaya giren MHP’de Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın Kanal 68 de emekliler ile ilgili yaptığı açıklama ise seçime günler kala Kendi kalesine gol atarak seçimin sonucunu belirlemiş oldu. Seçim sonuçları sonrasında basına ve kamuoyuna yansımayan sözlü tartışmalar, gönül kırgınları MHP’de kazanın erken kaynayacağına işaret olurken, Biat Kültürünün yoğun olması aslında hem Milletvekili Kaşlı’yı hem de İl Başkanı Karataş’ı kurtardı.
Muhsin Arslan’ın Merkez İlçe Başkanı olarak atanmasının ardından MHP’de muhalif sesler ise “MHP Aksaray’da değişen bir şey olmadı. Gitti Çaycı, Geldi Ocakçı” yorumunu yaptılar.
Öte yandan Muhsin Arslan’ın her ne kadar uzun yıllardır Ülkü Ocakları Başkanlığı görevinde bulunsa da, kişiye göre siyaset yapan birinin ne kadar başarılı olacağı ise soru işareti? Yerel seçimler öncesinde aday adaylığı sürecinde bir sohbette, “Teşkilat, Ocak İrfan Başkanı istiyor”. Sefer Alkan olursa Ocağı çalıştıramaz mısın? diye kendisine sorduğumda “Gönüllü olarak çalışmazlar, çalıştıramayabilirim” demişti. Bu sözden Muhsin Arslan’ın ocakta bulunan gençleri adaya göre çalıştıracağını anladım ki bu cümleyi duyan herkes öyle anlar. Şimdi Liseli ve Üniversitelilere söz geçirmekte zorlanan bir isim, MHP Merkez İlçe Başkanlık Görevinin sorumluluğunu taşıyacak mı ve ne kadar verimli Merkez İlçe Başkanlık yapacak, yaşayıp göreceğiz.
19 gündür Türkiye Diyarbakır’ın Tavşanköyü’nden gelecek umut dolu habere kitlenmişken, insanlığımızdan utandığımız haberi dün almış olduk.
Kara 8 Eylül…
Kara 8 Eylül diyorum; çünkü artık bıktım ben son 2 yıldır çocuk cenazesi duymaktan. Geçtiğimiz yıl ilimizde yaşanan Sel Felaketinde hayatını kaybeden Asel Bebeğimizin cansız bedeni 8 Eylül’de bulunmuştu. 1 yıl sonra dün Diyarbakır’ın Tavşanköyünde Narin Ablasının cenazesi bulundu. Ne Asel Bebek Narin ablasını bilir, ne Narin Ablası Asel Bebeği. Yaşamış olsalardı belki de hiç karşılaşmayacaklardı. Ama onlar melek olup uçtular. Asel Bebeğimizin hazin sonu çok farklı iken, Narin Ablasının sonu daha da vahimdi. Tıpkı 9 yaşındaki Mert gibi, 6 yaşındaki Gizem gibi, 5 yaşındaki Ecrin gibi, 4 yaşındaki Irmak gibi, 4 yaşındaki Leyla gibi, 8 yaşındaki Eylül gibi…
15 yıldır bulanamayan Yusuf var, bir de 20 yıldır bulunamayan Mustafa gibi.
9 yaşındaki Mert, 2014’te Kars’ta kaçırıldı. Cesedi boş bir arazide bulundu. Boğularak öldürülmüştü. Katili ifadesinde “Nasıl yaptım bilmiyorum. Öldürdüm.” demişti.
Yine 2014’te 6 yaşındaki Gizem, Adana’da sokağa çıktı. Oyun oynamak isterken kayboldu. Cesedi 4 gün sonra ormanlık arazide bıçaklanmış, yakılmış halde bulundu. Katili, Gizem’in ablasıyla evlenmek isteyip reddedilen akrabası çıktı.
2015 yılının Haziran ayında ise Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Harmanlı köyünde bakkala şeker almaya giden 5 yaşındaki Ecrin Tunç’tan bir daha haber alınamadı.
2016 yılında ise Manisa’da kaçırılan 4 yaşındaki Irmak, kaçırıldıktan sonra öldürüldü. Katili, suçunu bir televizyon programında itiraf etti.
2018’de Ağrı’da 4 yaşındaki Leyla, Ankara’da da 8 yaşındaki Eylül, önce kaçırıldı sonra da öldürüldüler.
Trabzon’un Of ilçesinde kaybolan Yusuf Kazdal 15 yıl, Sürmene’de kaybolan Mustafa Demir ise 20 yıldır bulunamıyor.
Affet Bizi Küçüğüm (Narin)
Affet Bizi Küçüğüm. Senin ölümünde hepimizin suçu var. Benim suçum var, bu yazıyı okuyanların suçu var, 19 gündür televizyon karşısında senden her gün haber veren muhabirden-kameramana, program yapımcılarından program konuklarına, siyasilerden, yargıya, stk’lardan işçiye, memura, amire. Hepimiz suçluyuz küçüğüm. Çünkü seni ve diğer senin gibi cinayetlere kurban giden kardeşlerini güvenilir şekilde yaşatamadık. Kısaca hepimiz suçluyuz. Başımız eğik, gözümüz yaşlı, yüreğimiz paramparça…
Affet Bizi Küçüğüm. Bugün okul sırasında olman gerekirken, seni o mezara gömdüğümüz için. Canice seni katledenleri sen toprağa girmeden bulamadığımız için. Elbette kanın yerde kalmaz küçüğüm. Sana bunu yapan canilerin elbette Türk Adaleti karşısında hesabını vereceklerdir.
Affet Bizi Küçüğüm… Biz insanoğlu olarak bir söz vardır sen duymamışındır. Ama çok kullanılan bir sözdür; “İnsanoğlu Nakördür” cümlesine kılıf bularak belki en fazla 1 ay sonra unutulacaksın küçüğüm. Anneyin, Babayın, abilerinin suçu var mı şuan bilemiyoruz KÜÇÜĞÜM. Sana bunu reva gören orostopol kansızlar nasıl uyuyor geceleri bilemiyoruz KÜÇÜĞÜM.
Ah be KÜÇÜĞÜM Sen Toprağa verildiğinde onbinlerce kişi televizyon ekranlarında izlerken, son yolculuğunda Annen yok, Baban yok, Baran abin hariç 2 abin yok. Amcan, yengen ve birçok akraban olmadı KÜÇÜĞÜM. Kim bilir yüzleri yoktu ki, İlahi Adalet Senin son yolculuğunda yer alamadılar. Doğduğun ve de Katledildiğin köyde toprağa verilsen de KÜÇÜĞÜM, cenaze namazın komşu köyünde kılındı. Oysa çiçeklerin toprağa ihtiyacı vardı çocukların değil küçüğüm.
İmamlar sordu Küçüğüm, cenaze namazında Narin’e Hakkınızı helal ediyor musunuz diye? Oysa İmam bile şaşırdı küçüğüm senin cenaze namazında. Sana sormalıydı NARİN Hakkını bize Helal Ediyor musun? diye. Affetme Küçüğüm ve hakkını da asla helal etme KÜÇÜĞÜM…
Sana itiraf etmem gereken bir şey var ki; o da unutulacaksın KÜÇÜĞÜM… Tıpkı 9 yaşındaki Mert gibi, 6 yaşındaki Gizem gibi, 5 yaşındaki Ecrin gibi, 4 yaşındaki Irmak gibi, 4 yaşındaki Leyla gibi, 8 yaşındaki Eylül gibi… Ama bir farkla; onların anne ve babaları son yolculuklarında vardı, aileleri yer almıştı son yolculuklarında. Ama Narin’im senin yoktu KÜÇÜĞÜM. Üzülme sen TÜRKİYE’nin KIZI oldu KIZIM… 80 Milyon (CANİ ve SAPIKLAR) hariç herkes senin annen, baban, amcan, dayın, halan, teyzen, abin, ablan unutma KÜÇÜĞÜM.
En çokta cenaze namazından utandım KÜÇÜĞÜM. 5 İmam ile kıldırılırken cenazen ve senin katledilişini araştırmak için 4 Cumhuriyet Savcısı görevlendirildi. Cenazende 2500 askeri pesonel katıldı (Güvenlik amaçlı), Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve birçok protokol üyeleri katıldı. Senin o küçük bedenini koruyamadık da, 2500 asker ile cenazeni koruduk KÜÇÜĞÜM
“Dağdaki bir çobanın koyunu kaybolsa, hesabı benden sorulur” diye uykuları kaçan Hz. Ömer’i düşündükçe, Küçüğüm, Senin Cenazene 5 İmam, 2500 askeri personel ve 4 savcı gönderenler, seni koruyamadı küçüğüm.
Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün her sözü gibi bu sözü de unutulmamalı; “Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar”
William Shakespeare 16’ıncı yüzyılda kullandığı sözü bugün bile kullanıyoruz ne yazık ki; “Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada”
Che Guevara’nın söylediği o sözü her çocuk cinayetinde kullanıyoruz oysa; “Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar.Ya ölmeli cellatlar yada hiç doğmamalı çocuklar.”
Hacivat GOT pantolon DİKER, Karagöz ceremesini çeker diye bir söz vardı. Aslında yazdığım gibi değil de anlayan anladı.
Önceki gün gece saatlerinde bir şahıs çıkıyor ilimizde bulunan 2 ayrı işletmeyi ateşe veriyor. Sözde İsrail’e destek olan firmalar diye, ve İsrail’e tepki olsun düşüncesinde. Bu bağnazlık nedir? Diye düşünmüyorum. Çünkü aynı zihniyetti 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta yaşanan Madımak katliamında 33 canı yalanların kalıntıları.
Filistin’de 10 civarı Starbucks şubesi var. Aynı şekilde pek çok Mc Donalds ve Burger King var. Filistin’de yaklaşık 1000 kişinin çalıştığı 4 tane Coca Cola fabrikası var. Bunların hiçbiri tahrip edilmiyor, saldırıya uğramıyor. İşgal altındaki Filistinliler bile bunlara ses çıkarmıyor. Şimdi sen Starbucks’a, Mc Donalds’a saldırarak ABD ve İsrail’e zarar verdiğini mi zannediyorsun? Bu beyni alkışlamak gerek nede olsa. Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim; 11 Ayın Sultanı Ramazan ayında sahurda niyet edip iftarda hurma ile açtığın orucunda, hurmanın İsrail’den geldiğini biliyor musun?
Birde Filistin için destek yürüyüşleri yapanlar, kendilerince kınama açıklaması yapan en son Mart seçimlerinde 650 oyu bile göremeyen, açıklamalarında 50 kişiyi bile toplayamayan sözüm ona siyasi parti temsilcileri. Sizlerin yaptığı kınama mesajı ile yada bu yazıyı okuyup ta Filistin için arabalı konvoya katılarak korna sesleri ile İsrail’i korkutmaya çalışanlar inanın çok komiksiniz. Gülüyorum acınası halinize. Şimdi diyeceksiniz ki orada çocuklar ölüyor, orada masum siviller ölüyor… Çünkü sığınacağınız başka bir durum yok. Ama gelin bir de Filistin’i şu pencereden izleyin.
2 Devlet 1 Millet diyerek kardeşliğimiz yıllardır süren Azerbaycan ile Ermenistan savaşında “Sizin Kardeşiniz Filistin, Bizim Kardeşimiz Azerbaycan’a” karşı Ermenistan’dan yana taraf aldı.
Terör örgüt lideri Orostopol Abdullah Öcalan’ın yakalandığında Türkiye’yi protesto ederek, şanslı, şehit kanı ile boyanmış Yüce Bayrağımızı, senin kardeşin olan o PİÇ FİLİSTİNLİLER yakmadı mı? Orostopol Öcalan’ın yakalanmasına sebep olan ve Filistin-İsrail çatışmasında benim desteklediği İsrail vardı. İsarail’in servisi Mossad yakalattığı için de İsrail bayrakları yakmadı mı senin kardeşin Filistin?
Sözde Ermeni Soykırım safsatasında Türkiye’ye karşı Ermenistan yanında yer alan senin kardeşim dediğin Filistin değil mi?
Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımayan senin kardeşim dediğin, çıkıp protestolar, dualar ile destek olduğun senin kardeşin Filistin değil mi? Kıbrıs çıkarmasında benim desteklediğim İsrail vardı Türkiye’nin yanında.
Coca Cola dökerek, iş yerlerini kundaklayarak, İsrail ürünleri almayarak İsrail’e nasıl bir zarar verirsiniz kafam almıyor? İsrail mallarını protesto ediyorsunuz, Coca Cola’yı döküyorsunuz, ama dökmek için satın alıyorsunuz. Lan harbi siz İsrail mallarını protesto mu ediyorsunuz, yoksa İsrail mallarını tüketmek için yarış halinde misiniz? Kıçımla gülüyorum desem yalan olmaz. Akıl tutulması mı yaşıyorsunuz?
İsrail malları ya da İsrail’e destek veren firmaların şubelerini kundaklayarak yakıyorsunuz. Be ileri zekalı, senin kundaklayıp yaktığın işyerinde onlarca çalışan varken, yüzbinlerce lira vergi olarak ülkene gelirken, sen ki; ülkeye faydasından çok zararı olan şahıs aldığın bir kaç litre benzin ile o iş yerini yakarak İsrail’i mi yakıyorsun, be hey ileri zekalı. Kime zarar veriyorsun be hey ileri zekalı?
Senin yaşadığın ve vatandaşı olduğun Türkiye’nin her zaman karşısında olan ‘kardeşim dediğin’ Filistin için el açıp dua ediyorsun da, senin her zaman yanında olan ve açık alenen sana destek veren İsrail’e karşı lanet okuyorsun? Kimse lanet okuduğunu, kimin yanında yer aldığını bir daha düşün. Bu nasıl bir akıl tutulması.
Yaşasın Türkiye, Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’i, Yaşasın Azerbaycan, Yaşasın İsrail, Kahrolsun Filsitin ve destekçileri. Umut ediyorum ki; Bayrağın düşsün, yerle bir ol, toprağında bir bitki yetişmesin, havanda bir hayvan gezmesin, neslin yok olsun Filistin.
Şimdi bu yazımıokuyan bazı ileri zekalılar Dinsizlik, Yahudilikle, yada daha da ileriye giderek Vatan Hainliği ile suçlayabilirler. İnanın böyle düşününler beyinler size diyorum Küçük Armağan’ın bile umrunda değilsiniz. Böyle düşünenler için yazının sonunda yer alan cümle ile selam yollamak isterim..
Yazımı Franz Kafka’ya ait olup olmadığı tartışılan ama çokda anlamlı bir söz ile son vermek istiyorum.
“Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki siz silahsızsınız bayım.”
Aksaray’da yaşanan kundaklama olayını kısa sürede aydınlatarak zanlının Türk Adeletine sevkini sağlayan Aksaray Emniyet Müdürlüğü ekiplerine, hukuk çerçevesinde gerekli cezai işlemleri uygulayan Cumhuriyet Savcılarına ve Hakimlerine teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim.